10 Ocak 2010 Pazar

Gam'sız

Geçenlerde ben hariç hiçbir arkadaşımın metal ve/veya klasik müzik dinleyicisi olmadığını fark ettim. Eski zamanlarda birlikte metal dinlediğim sevgili kankam Ozan'ı bu genellemenin dışında tutuyorum. Gerçi hala metal dinliyor mu bilmiyorum.

Bu farkındalık işyerinden Utku'nun- ki kendisi 38 yaşında ideal bir aile babası- bana hazırladığı karşık metal CD'si ile başladı. Adamda dışarıdan o mülayim duruşu ile tahmin edemeyeceğiniz sertlikte bir arşiv vardı, sağolsun benimle de paylaştı, ufkumu daha da genişletti. ( Onun deyimi ile üçüncü gözüm açıldı )

Onun verdiği gruplardan bir tanesine hasta oldum ve bu müthiş deneyimi, karşılaştığım bu dahi çocukları hiçbir arkadaşım ile paylaşamayacağım gerçeği ile yüz yüze geldim ( Ozan inan senden bile emin değilim, gençler gerçekten sert )

Grup The Black Dahlia Murder, türü melodic death metal. Grup ismini 1947'de ünlü holywood oyuncusu Elizabeth Short'un asla çözülemeyen esrarengiz cinayetinden almış. Gençler bildiğin dahi ancak öküzlemesine brutal vokali ile grubu dinlemek ve keşfetmek için zamana ihtiyaç var,sabırlı olmalısınız. Sabrımın karşılığını alıp bu grubun tüm şarkılarından ve albümlerinden müthiş bir keyif alınca haliyle insanlarla paylaşmak istedim ve bu farkındalık durumu ile karşılaştım. Ben hariç metal müzik dinleyen arkadaşım yoktu.

Bu durum Beethoven, Sergei Rachmaninoff ve Frederic Chopin için de geçerliydi. Taparcasına sevdiğim bu adamların eserlerini dinlerken yalnızdım. Klasik müzik adına çağımızda deneyselliği ile örnek gösterebileceğim Bear Mccreary'i dinlerken de öyle.

Peki yalnız kalmadığım müzik türleri nelerdi. En başta Rock, sonrasında Blues, sonrasında Pop (ben çok nadir dinliyor olsam da ). Nota konvoyları ( Gam ) genelde birbirinin aynısı olan bu müzik türlerine insanlar ölürken, biterken, benim müziğim yalnızları oynuyordu. ( total insan popülasyonu göz önüne alınınca gelinen sonuç )

Pop, Rock ve Rock n Roll'un babası Blues'u ele alalım. ABD'de siyah müzisyenlerin kendi halk müziklerini modern enstrümanlarla icra etmeye başlamaları ile birlikte ortaya çıkmış bir müzik türü. Jaz'ın da hikayesi çok farklı değil.

Karşımızda duran gerçek şu an dinlediğimiz popüler müzik türlerinin kökeninin Afrika olduğunu gösteriyor. Çok öngörülebilir, kalıplara boğulmuş, yaratıcılığı ve hayal gücü sınırlı türler. Elbette ki zenci kardeşlerim müzik ve spor da çok yetenekliler ama geçtiğimiz yüzyılda yaptığımız gibi tüm dünya müziğini onların kalıplarıyla sınırlamaya ne gerek var.

Afrika ekolünün karşısında ise sadece Avrupanın klasik müziği var ki bu da iki evreye ayrılır. Afrika müziği gibi kalıplı olan klasik çağ ( Beethoven öncesi ), sıradışı herşeyin olabileceği, yaratıcılığın sonsuza gittiği romantik çağ ( Beethoven sonrası ).

İşte metal müzik de ( özellikle death metal ) bu noktada Beethoven'in eski klasik müziğin kalıplarını dağıtması gibi şu an Rock'ın, Pop'un, Blues'un kalıplarını eziyor. Beklenmeyen, öngörülemeyen, sert ve aykırı müziği yaratıyor. Gamlar, Gitar Riff'leri (kısa, tekrar eden nota grubu, motif ) ve vokal kural dinlemiyor. Eh vokal kural dinlemeyince de brutal oluyor, kafa ütülüyor ama türe yakışıyor. Konu açılmışken halk dilinde "böğüren" vokalistlerin bir çoğunun zaten çok iyi clean vokalleri var, tercih meselesi hepsi bu. Bu müzik yaratıcılıkta sonsuza gidiyor beni mest ediyor, müziğin kurallarını ters yüz ediyor ve ettikçe yalnızlaşıyor.

İşin üzücü yanı ise bu metal dinleyenlerin büyük bölümünün sadece hayatlarının bir bölümünde ve özenti olarak dinlemesi. Dinleyicileri işin müzikal anlamda anlattığım boyutunu ( klasik müzik-romatik çağa yakınlık) algılamaktan çok uzaklar . Hatta sadece dinleyen değil icra eden birçok metal müzisyenin de bu durumdan bihaber olduğuna eminim.

Rock'ın da aslında 90'ların başında bu kalıpları aşması için bir şansı olmuştu. Nirvana. Bu şansı ve Kurt Cobain'i kaçırdı.

Hiç yorum yok: