13 Ocak 2010 Çarşamba

Bekle Bangkok biz geliyoruz

Genelde gezi notları bir mekan gezilip görüldükten sonra yazılır. Bu kez sevgili okur Bangkok'a gitmeden Bangkok'la ilgili bir yazı yazarak sürece sıradışı şekilde yaklaşıyorum.

Tabi bu çok gezen mi bilir çok okuyan mı sorusuna bu kez okuyarak başlıca kaynak olarak ekşi sözlük ve diğer gezi blog sitelerine uğrayarak yanıt bulmaya çalışacağım. Karşılaşacağım Bangkok burada yazacaklarımdan ne kadar farklı olacak onu da dönüş yazımda göreceğiz.

Gidip görenlerin yazdıklarından çıkardığım ilk sonuç buranın uzak doğunun Amsterdam'ı olduğu yönünde, aynı şehir içi kanal sistemi ( tabi biraz pis kokulusundan ) ve daha çok erkeklere hitap eden hızlı gece hayatı sebebi ile.

Şehir ayrıca tam bir tapınaklar kenti. Her köşe başında bir tapınak bulmak olası. 3 4 günde her tapınağı görmek olası değil ama görülmesi gereken olarak belirtilenler şunlar :

Wat Phra Kaew: Kraliyet Sarayı'nın hemen dibinde bu tapınak. Etrafında böyle rengarenk heykeller çatılar. İçeride mutlaka görülmesi gereken Emerald Buda bulunmaktaymış.

Wat Po: Wat Phra Kaew ve Sarayı geçince ulaşılıyormuş. İçeride meşhur Yatan Buda bulunmakta. Boyunun 46, yüksekliğinin 15 metre olduğunu söyleyince neden meşhur olduğunu anladınız herhalde.

Wat Arun: Nehrin karşı yakasından 80 metreye yaklaşan görkemli bir tapınakmış. Tepesinde enfes bir nehir ve şehir manzarası.

Grand Palace: Wat Phra Kaew ile komşularmış . Gitmişken gezilebilir.

Bu arada önemli not her türlü tapınağa giderken ayakkabı-şort-tişört üçlüsünden şaşmamak gerekiyormuş. Terlikle, askılıyla alınmama olasılığı var.

Şehirde İstanbul'u aratmayacak bir trafik varmış. Bu yüzden 3 tekerli motorlu bir araç türü olan Tuk tuk'lar trafikten kurtulma adına mantıklıymış ancak bu tuk tukçularla iyi bir pazarlık elzemmiş. Taksilerle de aynı şekilde. Şehrin sistemi pazarlık üzerine kurulu. Ulaşım da ayrıca metro-tramway-skytrain üçlüsü de iyi bir alternatifmiş.

Şehrin başka bir özelliği de yine İstanbul gibi rengarenk olması. Akşam rengarenk pazarlarda turlarken karşınıza bir fil yavrusu çıkabiliyormuş örneğin. Kulağa muhteşem geliyor.

Bangkok gece hayatinda patpong (ne tür bi mekan oldugunu anladınız herhalde) 'la falan işim olmaz ben lokal gece hayatını merak ediyorum diyorsaniz, royal city avenue şiddetle tavsiye ediliyor.

Rca bir caddede yan yana dizilmiş değişik türlerde muzik yapan 10-15 klupten oluşmaktaymış. Rca turistler tarafından pek rağbet görmediği icin gittiğiniz klupte bir celebrity kadar ilgi görmeniz mümkünmüş. Tavsiye edilen mekan ise Slim. Benim gecelerim antin kuntin yerler yerine bu native'lerin takıldığı Royal city avenue'da geçer şimdiden söyleyeyim.

Peki ne içiyoruz ?

Singha, Singha, Singha. Harika bir lager beer'mış efendim bu, adı "sing" diye telafuz ediliyor. Bununla birlikte sokaklarda envai çeşit meyve suyu, market ve lokantalarda çeşit çeşit buzlu çay ve kahve bulanabiliyormuş. Bu arada tepesi kesilip içine pipet konulan ve çok leziz birşey olan hindistan cevizini de merak etmiyor değilim.

Merak ettiğim konulardan biri olan elektronik eşyalar da abartıldığı kadar olmasa da ucuzmuş. Ayrıca dolandırıcılık konusunda çok ama çok dikkatli olunması gereken bir şehirmiş.

Şimdilik bu kadar, bekle beni Bangkok ben geliyorum.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Ne zaman yolculuk :))

Bizde Ağustos ortası gibi düşünüyoruz ama şu muson yağmurları yok mu... pek korkutuyor bizi :((